17 Kasım 2014 Pazartesi

Narkissos (Narsizm)

    Tekrar merhaba. Önceki yazımda Karaburun mitolojisinden bahsetmiştik ve Narkissos'tan bahsetmemek olmazdı. Ayrı bir konuda yazmak istedim Narkissos'un hikayesini çünkü benim için bu hikaye çok etkileyici ve Nergis çiçeğinin adının nasıl geldiğini açıklayan destansı bir hikaye.

    Mitolojiye göre tanrılar, insan şeklindeydi ve birçok insanlarla ilişki içerisine de girebiliyorlardı. Bunlar doğa olaylarından, çeşitli nesnelerin veya canlıların kontrolünden, davranışlarından sorumlulardı.

    Narsizm sözcüğünün kökeni olan Narkissos'un hikayesini aktaracağım. Ekho adında çok güzel bir peri kızı, kendisine aşık olanlara aldırmayıp, aşklarını karşılıksız bırakıyordu. Ekho bir gün avlanan bir avcı görür ve bu avcı Narkissos adında çok yakışıklı biridir. Ekho bu genç avcıyı görür görmez aşık olur. Fakat Narkissos bu peri kızının aşkını aldırmaz ve karşılıksız bırakır. Ekho bu durum karşısında çok üzülür ve günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri ve bu kemiklerin kayalara vuran sesine 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür.

    Olimpos Dağı'ndaki tanrılar bu duruma çok üzülür, çok kızarlar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Yine bir gün av izindeki Narkissos yorulur ve susar. Zorlukla geldiği nehir kıyısında dinlenir ve nehire su içmek için eğilir, bu sırada sudan yansıyan kendi suretini görür. Daha önce farkedemediği güzelliği karşısında adeta büyülenir ve yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O anda kimseyi sevmediği kadar sevmiştir kendini. O şekilde orada ne su içebildi ne de yemek yiyebildi. Yani Ekho gibi kara sevdaya tutulur kendi kendine ve yine Ekho gibi günden güne erir, orada sadece kendini seyrederek ömrünü geçirir ve ölür. Öldükten sonra vücudu Nergis çiçeklerine dönüşür ve bu hoş kokulu, güzel görüntülü çiçek ortaya çıkar.

    İşte narsistlik başkalarının düşüncelerine ve isteklerine gereken ilgiyi göstermeyen, kişilik bozukluğu olan kişilere denir. Hedeflerine ve planlarına ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi çöker ve erirler. Başkaların hakkına saygı göstermeden kendi haklarına saygı duyulsun ister ve kendini daima haklı görürler. Tek ve gözde olmak isterler, kendilerini başkasının yerine koyamazlar. İşte bu durumla bu hikaye birbirine böyle bağdaşlaşmıştır.

16 Kasım 2014 Pazar

Mitolojide Karaburun

    Herkese merhabalar. Yarımada'nın tarihinden bu kadar söz etmişken, mitolojisinden bahsetmemek olmazdı. Hele ki ben mitolojiye bu kadar çok meraklıyken :)

    Bildiğiniz üzere meşhur Ilyada ve Odyssea Destanı yaratıcısı Homeros, Karaburun'u da es geçmemiş ünlü eserinde. Yarımada, Homeros'un ilgisini çekmişe benziyor ki destanda Karaburun'u sıkça görmekteyiz. Tabii ki 'Rüzgarlı Mimas' adıyla. Daha önceki yazımda bahsetmiştim, Karaburun'un rüzgarlı bir bölge olduğunu ve bu yüzden burada Rüzgar Türbinlerinin yapıldığına. İşte o dönemlerde de Yarımada'da bu rüzgarı kullanmak için değirmenler yapılmıştır. Bundan dolayı sıkça adı Rüzgarlı Mimas olarak anılıyor destanda.

    Mitolojide geçen Mimas Dağı yani Bozdağ, Karaburun'un en yüksek zirvesine sahiptir. Bu dağın destandaki önemi; mitolojik tanrılarla savaşan gigantların başında bulunan ve tanrıların tanrısı Zeus'u çok zorlayan Mimas adlı devin, üzerine demir, çelik ve bakır eritilip dökülerek öldürüldüğü ve bir daha uyanmamak üzere dağların altına gömüldüğü yer alır.

    '...Efsaneleşmiş tanrılara karışmış ulu Mimas Dağı (Bozdağ) bir kat daha görkemli ve Apollon'un kutsal ışığı ile parlayarak seyrediyordu Ege'nin sularını yaslandığı yerinden.'  
Homeros, İlyada'dan 

     Tarihten bir çok ünlü şairler de bu destandan etkilenmiş ve dizelerinde Mimas'tan bahsetmişlerdir. 
'Tanrıça Athena ilk kez kutsal zeytini Mimas'ta yetiştirdi.' der Ovidius dizelerinde. Belki de bu yüzden zeytini, hurması ve zeytinyağı lezzetlidir.

    Narkissos; Nergis çiçeğinin destansı hikayesini başka bir konuda ele alacağım. Bu ilginç öyküyü okumanızı tavsiye ederim. Takipte kalın ;)

15 Kasım 2014 Cumartesi

Karaburun Tarihçesi

    Herkese merhaba :) Karaburun tarihi ilginç ve bir o kadar merak uyandıran konularla doludur. Gerek gerçek tarihiyle, gerek mitolojisiyle bu küçük ilçenin bu kadar geniş bir tarihi geçmişi olması benim için hayret verici bir olgu :)

    Karaburun Yarımadası jeopolitik ve stratejik konumu itibari ile tarihten önemli yerleşim yerlerinden biri olmuştur. İzmir Körfezi'nin girişinde bulunması, körfezi kontrol eden önemli noktalardan birisi olmuştur. Bilinen en eski adı Mimas'tır. Çakmaktepe mevkiindeki kazılarda çanak çömlek, ilkel el balataları ve kesici araçlar bulunmuştur (M.Ö. 4000). Yarımadada M.Ö 3000'li yıllarda Hititler varlık göstermiştir. Bundan sonra sırasıyla Yunanlılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar hüküm sürmüştür. Ildırı'da bulunan Erythrai Antik Kenti sayesinde Karaburun önemli ticaret merkezi durumuna gelmiş fakat Helenistik dönemde önemini yitirmiştir. Ardından Bizans döneminde tekrar eski canlılığını kazanmıştır.

    1086 - 95 yılları arasında Çaka Bey önderliğinde, Yarımada Türklerin yönetimine geçmiş, kısa bir süre sonra tekrar Bizanslıların egemenliğine geçmiştir. Beylikler döneminde ise yöre, Aydınoğulları egemenliğine girmiştir. Daha sonra Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı topraklarına katılmış fakat Ankara Savaşı'nın (1402) ardından tekrar Aydınoğulları egemenliğine girmiştir. Fetret Devri'nin (1425 - 26) ardından yöre tekrar Osmanlı topraklarına katılmıştır. O dönemde bölgeye Şeyh Bedrettin felsefesi hakim olmuş, bu görüşün sürdürücüsü olan Börklüce Mustafa Karaburun'da çalışmalarını sürdürmüştür. Bu felsefenin özelliği, günümüz komunist akımı görüşüdür.

    O dönemden 1867'ye kadar İzmir'e bağlı bir belde iken, 1868'de Çeşme'ye, daha sonra tekrar İzmir'e bağlanarak ilçe haline getirilmiştir (1900). 23 Mayıs 1919'da Yunan kuvvetleri tarafından işgal edilen bölge, 17 Eylül 1922'de işgalden kurtulmuştur.

Karaburun Hakkında

    Öncelikle siz değerli okurlarıma Karaburun'un detaylarına inmeden genel özelliklerinden bahsetmek istiyorum.

    Karaburun Yarımadası konumu itibarı ile, Türkiye'nin Ege Bölgesi'nin kuzey batı kıyısında yer almaktadır. Güneyinde Çeşme, Doğusunda Urla ile komşudur. Batısında Sakız Adası (Xios), Kuzeyinde Midilli Adası (Lesvos), Kuzeydoğusunda ise Foça yer almaktadır. Genellikle engebeli arazi yapısına sahiptir ve genelde rüzgarlı olmasından dolayı Rüzgar Türbinleri bulunmaktadır. Karaburun Yarımadasının en yüksek noktası Bozdağ 1218 metredir.

    Karaburun Yarımadası genel olarak tipik Akdeniz bitki örtüsüne sahiptir. Zeytincilik, Nergis Yetiştiriciliği ve Enginar Yetiştiriciliği gelişmiştir. Şifalı otlar açısından oldukça zengin yapıya sahiptir.

    Karaburun Yarımadası'nın çok eski bir yerleşim alanı olduğu bilinmektedir. Kaolitik Çağ'dan itibaren yerleşim olduğu tahmin edilmektedir.  En eski adı Mimas'tır. Mimas adı  mitolojik öykülerde geçmektedir. Karaburun'un tarihini ve mitolojisine daha sonra özel olarak değineceğim.

    Denizde ve karada zengin faunaya sahiptir. Çeşitli hayvan türleri ve ender bulunan hayvan türleri mevcuttur. Karaburun sularında ise yaşayan deniz canlıların birçoğu bulunmaktadır. Yarımadada çok geniş bir canlı yelpazesi vardır. Özellikle nesli tükenmek üzere olan ve sayıları dünyada 500 olan Akdeniz Fokları ve yine nesli tükenme tehlikesi bulunan Ada Martısı bulunmaktadır.Karaburun'un zengin flora ve faunasına daha sonra detaylı olarak sizlere paylaşacağım.






14 Kasım 2014 Cuma

Karaburun nerede?

Bu başlığım altında Karaburun'a ulaşımı anlatacağım. 

Öncelikle Karaburun Yarımadası'na ulaşım Çeşme yolundan (otoyoldan veya eski yol üzerinden) sağlanır. Eski yol üzerinde giderken, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü kavşağındaki Karaburun  sapağından sağa dönülüp devam edilir. Otoyol üzerinden giderken ise, Karaburun yol ayrımından sağa dönülür ve Gülbahçe'den devam edilir. İzmir - Karaburun arası yaklaşık 110 km'dir. Karaburun'a ulaşım önceden virajlı ve dar yollarla sağlanırken, 1 sene önceden açılan yeni yol ile bu sorun ortadan kalktı. Virajlar azaltılarak ve yollar genişletilerek, ulaşım süresi de azalmış oldu.



Neden Karaburun ?


Herkese merhabalar;

Bloğuma başlamadan önce neden Karaburun'u seçtiğimi açıklamak istiyorum. Bu benim ilk blog deneyimim. Bloğumu hazırlarken aklıma konu olarak ilk Karaburun geldi. Çünkü Karaburun benim memleketim ve aşık olduğum bir yer. Babam Karaburun doğumlu. Köyümüz küçük, şirin bir köy; Hasseki Köyü. Karaburun tarihiyle, doğasıyla, bitkileriyle ve deniziyle başlı başına bir blog konusu benim için. Bu bloğumda Karaburun ile ilgili bilgilerimi ve deneyimlerimi sizlerle paylaşmaktan zevk alacağım :)